Makale

Ütopyalar ve Distopyalar: Kapalı Yerlerde Hareket ve Sükûn Oranlarını Ayarlamak

Özgür Taburoğlu



Uzun zamandır ütopyalarla düşünmenin naif ve biraz derinliksiz sayılan bir tarafı var. Distopyalar içerisinden akıl yürütmek daha çekici gibi. Çok kökensel bir dürtü de buna neden oluyor olabilir. Kaza sahnelerini yol kenarında seyretmek, doğal felaketlerin kayıtlarını heyecanla izlemek, bir deprem anına, tsunamiye ekran başından tanıklığın cazibesi, suç dizilerine ilgi ve hatta iş makinelerinin toprağı altüst eden hareketlerini gösteren hafriyat videolarına dikkat kesilmek böyle bir güdüden besleniyor olabilir. Tertip içinde olanı, klasik oranlara sahip şeyleri seyretmekten usananlar, yerinde duramayanı, değişmekte olanı izleme arzusuyla davranıyor olabilirler. Kız çocuklarının Barbie’lerinin yakın zamanda Monster High gibi türlü demonik şekiller almaları da bununla alâkalı olabilir. Yine çocukların izlediği çizgi filmlerin iyiyi ve güzeli değil, şekilsizi, karmaşayı tembihleyen hâlleri de benzer bir yere çıkıyordur belki de.



Tam metin için tıklayınız. (PDF)